20 Şubat 2010 Cumartesi

Katmandu'nun tırtıklı yolları

Evet çok tırtıklı bu yollar, o güzelim suzukilerle bir saat falan yolculuk ettiğinde bağırsakların karaciğerle yer değiştiriyor, tepe sersemi oluyosun..

Neyse yahu.. Bugün tabii ki uzun bir gün.. Kathmandu da son gün. Son derece planlıyız. Şopar şoförümüz Risi sabah 9.00 da kapıda, limuzinden bozma suzukimize salamura balık konservesi gibi sığışıyoruz, istikamet Bhaktapur, içinde tapınakların, yöresel yerleşimin, lokal dükkanların, lokantaların olduğu kocaman bir meydan, bir kısmının trafiğe kapatılmış olması cennet hissi veriyor, Kathmandu da trafiksiz alan bulmak bir nimet... Makinelerimizle iş başındayız, en sevdiğimiz şey, ara sokaklara, kimsenin girmediği deliklere sızmak, ucu bilinmeyene dalmak..

Sokaklar dapdaracık, kalabalık, sabah hengamesi, halk güne hazırlanıyor, tavuklar yolunuyor, sebzeler diziliyor, kepenkler açılıyor.. Çıplak çocuklar analarının onları yakalayıp yıkamaması için koşuyorlar. İçiçe meydancıklar var, bir meydana giriyoruz, pottery square.. Meydan sadece çömleklerle dolu, onlar, yüzler hatta binlerce el yapımı çömlek, muhteşem bir görüntü, renkli sariler giymiş kadınlar çömleklerin tozlarını alıyorlar tek tek..çok sessiz, fış fış süpürge sesi var sadece.. Sonra bir başka meydan.. Sepetler içinde tavuklar, üstüste.. Biraz ilerisinde sebzeler dizilmiş yerlere.. Tanıdığımız, tanımadığımız bin çeşit yeşillik. Pazarcı kadınlar sohbette... Işık çok güzel ve renkler şahane.. Eski kapıların, köhne, fakir sokakların arasında kayboluyoruz. Keyifler yerinde... taaaa kiiii... Şaaaaaaaaaaaaaak diye kafamıza bir poşet dolusu suyu yiyene kadar :)
Ulan nooluyo demeye kalmadan toz bulutu içinden bir çocuk kikirdeyerek yanımızdan kaçıp, dar sokaklarda muazzam bir hızla gözden kayboluyor. Huh sırılsıklam olduk be! bu neydi şimdi.. Hafiften hayıflanarak o civarda daha evvel gözümüze kestirdiğimiz bir kafe ye giriyoruz. Kafeci entel bir Nepalli, fotografci, kafenin duvarları kendi çektiği muazzam siyah-beyaz larla dolu, sahiden de çok iyi kareler. Adam a anlatıyoruz yedik kafaya bi poşet suyu diye.. Adam gülüyor, ben de çok yapardım çocukken, olur öyle şeyler diyor.. Balkon a kuruluyoruz, güneş ısıtıcı, ıslak kıyafetlerimizi güneşe verip kuruturken aşağıda bir hengame başlıyor.. O da nesi !! film çekiliyor!! 3 monk, bir kaç sherpa, keçiler, yaklar, portakal satıcıları dekor olmuş, birileri eeekşın meekşın diyor.. Film çekmek için daha garip bir yer bulamamış mı bunlar.. bu hengamede, bu düzensizlikte nasıl yapılır bu iş diye izlemeye başlıyoruz.. Filmciler italyan, film reklam filmi, üstelik de corn flakes reklamı... Dam üstünde saksağandan öte bir durum yani.. kıkırdayıp, giysileri kurutup, bir de kola içip - kola faydalı bir içeceğimizdir, hele bööle garip asya ülkelerinde peek faydalıdır, günde 3 kez tavsiye edilir- yolumuza devam ediyoruz.

Taksici Risi bizi bekliyor, kendisi 33 kilo, minik bi nepalli, yağlı saç modasını o da takip ediyor, bir gıdımcık ingilizcesi, ve fakat anlatacak çok hikayesi var. Kız arkadaşsızlıktan yakınıyor, anasının mürüvvet görme isteğinden dem vuruyor.. O zaman bul bir kız evlen diyoruz, hintli kız al diye de öneride bulunuyoruz.. Aaaaa hayatta olmaaaz onlar çok siyah diyor, birbirimize bakıyoruz, söyleyen Risi zenciden hallice... Mongolianları tercih ettiğini beyaz kız istediğini söylüyor.. Ehh tabii.. yani diyecek bişey yok.. kısmetse olur :)

Risi kardeşimizin bizi illlaki götürmek istediği bi yer var, dağların tepesi, muhteşem manzaralı, Himalayaların karşısı.. bundan iyisi can sağlığı diyerek suzukimizle tırtıklı yollarda gitmeye başlıyoruz, tırmanıyoruz, tırmanıyoruz, dağ keçileri, bisikletli batılılar, grup halinde nepalliler,.. Yollar dolu, virajlarda beep beep yapa yapa uzzzun bir yol gidiyoruz.. Ağaçların arasından yükseldikçe yükseliyoruz.. Fakat bir sorun var, SİS... pek fena puslu buğulu bir hava var yukarıda, vardığımız noktadan aşağıyı, karşıyı... hatta birbirimizi görmek bile imkansız.. Yazık oluyor, onca yola boşa gidiyor...

Ne yapsak ne yapsak , anında bir plan yapmak lazım, boşa zaman geçmemeli. Şehre yakın daha önceden ismini duyduğumuz Bodhnath Stupa tapınağına doğru yol almaya başlıyoruz. Uzun, tırtıklı ve sıkıcı bir yolculuk sonrası budistlerin Lhasa-Katmandu arası en önemli dinlenme, tapınma ve ikmal merkezi olan Bodhnath Stupa'ya varıyoruz. Zaten Budist Tapınağı olsun da canımızı yesin. Tapınak şahane. Kocaman bir kubbe üzerinde bir kule, kule ve kubbe arası yüzlerce dua bayrağı, etrafı dua tekerlekleriyle çevrilmiş, tekerleri çeviren onlarca monk her biri onlarca belki yüzlerce defa dönüyor.

Tabii biz de anında ortama uyum sağlıyoruz tapınak etrafında bir iki tur, ve elbette yüzlerce fotograf. Tapınağın tam karşısında bir binanın teras katındaki bir cafeye (temple view cafe) yerleşiyoruz. Gelsin momolar.. Beef momosu isteyince kızıyor garson, beef değil buffalo o diyor(yak eti elbet). Pek leziz...

Sıkı bir gün geçiyor Budist tapınağında, onlarca kare,... Işık da akşamüstünün nefis parıltılarını almaya başlıyor, altın saatler.. objektifleri değiştiriyoruz, sabitleri takıp yakın planlara başlıyoruz, insanların yüzlerindeki ışık olağanüstü.. güneşin ısıtan ışığının yanında sanki içlerinde de bir ışık var bu suretlerin..Om mani padme hum..Om mani padme hum... huzur .. sadece huzur... alemde herkes budist olsa herhalde bunca katliam, ızdırap, acı olmazdı diye geçiriyoruz içimizden..

Yavaş yavaş yorgunluk çöküyor, istemesek de bu şahane ortamı terkediyoruz, belki bir tarafımızı orada bırakarak belki de oradan bazı renkleri içimize alarak sessizce, konuşmadan yola koyuluyoruz.. yolların tırtıkları bile rahatsız etmiyor...

Kathmandu macerası bitiyor, valizleri toplamak lazım, yarın Delhi ... bir gece Delhi molasından sonra rotamız Varanasi..

ps: fotolar cep tel ile çekilenlerdir yanlış anlaşılmasın, 21 pxl i buraya koyamadık .. şeyy.. canon is the best :)


3 yorum:

  1. Vallahi diyecek birşey bulamıyorum. o kada söylenmeye, burada yazanlar pek örtüşmüyor. hani insanın gidesi yoksa gidesi olur bunları okuyunca sanki..
    Fotolar nasıl acep?
    maceranın birinci bölümü nihayete erdi.. 2500 x 2 kare siparişim vardı. kaçını buradan toparladınız acaba?
    :)
    size iyi uçuşlar..
    sevgi ve selametle.

    YanıtlaSil
  2. OOO demek söyleniyorsunuz..bense anlattıklarınızdan kafama torna yemeye hazır kıvama geldim yahu...

    YanıtlaSil
  3. ohhhoooo valla sizi bilmem ben keyifle okuyorum arkadaş
    resimler için acil bir sunum bekliyoruz sizden :)

    YanıtlaSil